10 Şubat 2013 Pazar

Kendini Anlatmak


Çoook çook uzun zaman sonra yine bloğun başına beni oturtup da yazmaya başlatacak kadar güzel bir heyecanla doluyum.

Bu aralar aslında benim için son derece zor bir şey yapıyorum. Mesleki yazılarımı, vidolarımı ve tüm diğer paylaşımlarımı sosyal medyada biraraya getirmeye çalışıyorum. Kendimden bahsetmek, neler yaptığımı anlatmak benim için o kadar zorken, böyle bir işe kalkışmanın beni ne kadar çok zorladığını tahmin bile edemezsiniz. Uzun süre, kişisel terapimde dinleyici rolünden çıkıp anlatan olmaya, kendimden paylaşmaya dair çalıştıktan sonra bugün bu kadar kendimi anlatıyor olduğumu görse sevgili terapistimin gözleri dolardı J

İşimi çok seviyorum ve çok da emek veriyorum. Bu emeklerin orda burda yok olup gitmesini istemiyorum. İnsanlarla anne-baba olmaya, kendini fark etmeye ve ilişkilere dair; yıllarca aldığım eğitimin, onca kişisel çabanın ürünlerini paylaşmak, başkalarına da bunları ulaştırabilmek istiyorum. Neden? Bir tarafım da bunu sorup duruyor kendime. Takip edilmek, görülmek, beğenilmek, tanınmak mı istiyorum?

Başkalarını izliyorum. İnsanların neler yaptıklarını, kendilerini neyle ve nasıl ifade ettiklerini merak ediyorum. Bizim işimiz çok hassas. Özel hayatınızın, işinizle karışmaması; eş, anne, evlat kimliklerinizin terapist tarafınızın içerisinde anılmaması o kadar önemli ki... Çünkü bu yapacağınız işi doğrudan etkileyebilecek, danışanınızın sizinle yaşayacağı tecrübeyi baltalayabilecek bir bilgi. Ancak twitterda, facebookta, web sayfalarında terapistlerin kendilerini eşlerinin ismiyle, siyasi kimlikleriyle ortaya koyduklarını görüp ve bu kimliklerle onları takip eden binlerin varlığına şaşırıyorum.

Bu kimliklere ilişkin ceketimi evimin dolabına asıp, yalnızca doğru bildiğimi paylaşarak insanlara ne verebileceğimi merak ediyorum. O yüzden de bunu yapmaya işte bizzat başlıyorum.